arama

S I T E - I Ç I - A R A M A :
https://www.google.com/cse

yeni yazı gelince haberdar olun..

sayfayi
izle
it's private
powered by
ChangeDetection

24 Ekim 2008 Cuma

İslam ve İktisat üzerine tartışma notları


BBC World yapımı bir program: "Amerika'da İslam". Program kendi halinde Amerikalı Müslümanlardan (ülkemizde de ilgi ile karşılanan) komedi şovu "Allah Made Me Funny" ("Allah Beni Komik Yarattı")ya dek Amerikalı Müslüman hayatlar ve simaları ekrana getiriyor. Kaliforniyalı genç, yağız ve yakışıklı bir Müslüman son derece kendinden emin konuşuyor: "Amerika'nın hayalleri ile İslam'ın hayalleri arasında bir karşıtlık yoktur. İslam kapitalist bir dindir."


"Rızkın onda dokuzu ticarettedir" sözünün söylendiği Mekke – Medine İslam toplumunun ilk günlerinden bugüne dek 1400 küsur senelik bir zaman geçti. İslam'ın bu tarihi seyrinin sonunda geldiği noktanın, bugünün çağdaş küreselci kapitalist dünyası ile denk düştüğü, bu postmodern dünyaya, İslam'ın başörtüsü, günde beş vakit namaz ve Ramazan orucu (ki bunları asla küçümsüyor değiliz!) dışında artık teklif edecek bir şeyi kalmadığı sonucuna mı vardık? O halde AKP siyasi çizgisi yerinde midir? Bilakis AKP'nin ABD ve Avrupa ile işbirliği siyaseti daha da cesaretlendirilmeli ve ona hız mı verilmelidir? Bu durumda İslam, hiç değilse, "diyalog kardeşleri" Yahudilik ve Hıristiyanlıkla birlikte "Postmodern Uygarlık Müzesi'nde" kendi "müstesna pavyonuna" sahip olabilecek midir?
Ya da İslam yaşayacak ve iddia sahibi olacaksa, bizim yeni bir perspektife, kınayıcının kınamasından korkmayan cesur fikirlere mi ihtiyacımız var?

1 Şubat 2008 Cuma

Galata Bankerleri ve Duyun-u Umumiye



Geçmişten adam hisse kaparmış. Ne masal şey!
Beşbin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar.
Hiç, ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?


Mehmet Akif, Safahat



19. y.y. Başındaki Hazırlayıcı Etkenler
1800’lü yılların başından beri Batı, özellikle İngiltere ve Fransa sanayi devrimini gerçekleştirme yolundadır ve gelişen endüstrilerine dünyanın dört bir yanında hammadde ve pazar aramaktadırlar.



O dönemde Batıda sıkı bir gümrük politikası uygulanmaktayken, Osmanlı Devleti’nde gümrük %3 civarındadır. Ancak yapılan düzenlemelerle yabancıların iç dağıtım şebekelerine girmesi mümkün olmadığı ve yed-i vahid (tekel) yöntemiyle bazı malların üretim ve dağıtımı bütünüyle devlete yahut yerli tüccara ait olduğu için dış pazarlar, yeterince pay kapamadıkları bu durumdan şikayetçidirler.

1 Ocak 2008 Salı

Segmenter Toplum






Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı ile yine Türkiye’de siyasi arena karıştı. Sadece eşinin başörtülü olması, onun laikliğe inancı konusundaki verdiği bütün taahhütlere inanılmaması ve laik rejimin tehlikede olduğu çığlıklarının yükselmesine yetti.


AKP iktidarınca çalışmaları başlatılan yeni bir sivil anayasa hazırlığı ise bu karşılıklı güvensizliği yumuşatmak şöyle dursun, endişe ve vehimleri son noktasına kadar getirdi, sinirleri iyice gerdi.

Artık adı medya ve sokak argosunda “laikçi – dinci kavgası” olarak konmuş bir toplumsal fenomene birkez daha tarih ve sosyolojinin ışığında yaklaşmak istedik. Sözkonusu fenomenin adı daha kibar ve akademik çevrelerde “segmentasyon” olarak geçmektedir.

Bildiğim kadarıyla Türk toplumundaki segmentasyondan ilk söz eden Prof. Şerif Mardin hocadır. Dolayısıyla onun adını anmadan bu konuyu işlemek kadirşinaslığa aykırı olurdu.